Küba bağımsızlık mücadelesinin ve devriminin önderi, sosyalizmin yaşayan efsanesi Fidel Castro’nun ölümü bütün dünyayı derinden sarstı. Çin de bu konuda bir istisna değil. Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı ve Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri Xi Jinping’in “Yoldaş Castro daima yaşayacak.” dediği başsağlığı mesajının yanı sıra, Çinli resmi yayınlarda da Fidel’in ardından çeşitli açıklamalar yayımlanmaya devam ediyor. Sol-milliyetçi denilebilecek çizgisiyle Çin devletinin yabancı dildeki diğer “kozmopolit” yayınlarından ayrılan Global Times’ta da, editör imzalı, ABD’ye çatan sert bir yazı yayımlandı. “Fidel Castro’nun Kalıcı Mirası” başıklı söz konusu yazı şu şekilde:
“Kübalı devrimci önder Fidel Castro Cuma gecesi 90 yaşında hayata gözlerini yumdu. Soğuk Savaş döneminin hayatta kalan son liderinin ölümü, o dönemin iniş çıkışlarını anımsattı, mirası hakkında çok sayıda yorum yapılmasını tetikledi.
Fidel Castro 2006’da ciddi bir rahatsızlık geçirdikten sonra iktidarı aşamalı olarak kardeşi Raul Castro’ya devretmişti. Raul Castro uzun bir süredir iktidarda, o nedenle Fidel Castro’nun ölümü Küba siyasetini etkilemeyecektir.
Fidel Castro bir 20. yüzyıl insanı olarak, o çağda dünyanın gördüğü bütün iniş çıkışlara şahitlik etmişti. Küba’yı büyük ölçüde etkilemiş ve yeniden şekillendirmiş, Latin Amerika’da da iz bırakmıştı. Denebilir ki, dünya kamuoyunun kendisi hakkındaki görüşleri üzerinden bölünmesi onun alın yazısıydı.
Küba halkı ve hatta pek çok Latin Amerika ülkesinin halkları için Fidel Castro bir devrimci, bir ulusal bağımsızlık kahramanı ve özgürlük için mücadele eden seçkin bir askerdir. Asker imajı, ömür boyu kendisini takip etti. Henüz genç bir adamken ailesinin toplumsal konumuna isyan etti, ardından eski dünyaya karşı savaşa girişti, Küba halkı iktidarı alana dek silahlı mücadeleye önderlik etti ve ülkese sosyalist bir sistem kurdu. Son yıllarında ülke ekonomisinin yumuşak bir iniş yapması gerektiğini fark ederek piyasa ekonomisine yönelmeyi destekledi ve Küba’ya Latin Amerika’da özel bir konum kazandırdı.
Vaatleri nedeniyle Fidel Castro, uzun süre boyunca ABD tarafından baş düşman olarak değerlendirildi. Batı basını tarafından büyük ölçüde bir diktatör sayıldı. Ne var ki Küba’nın ABD ambargosuna maruz kaldığı on yıllar boyunca Fidel Castro, esnek ve pragmatik bir diplomasi anlayışı benimsedi, Latin Amerika ve diğer kıtalardan pek çok ülkenin büyük sempatisini ve saygısını kazandı. O, ulusal bağımsızlık ve birlik hedefine sadık Latin Amerika ülkeleri açısından bir rol modeliydi. Sovyetler Birliği çökünce pek çok sosyalist ülke köklü bir değişime gitti. Fakat Küba istikrarlı kaldı ve aşamalı bir reform yoluna girdi. Bu, Castro kardeşlerin bilgeliğini ve kararlılığını göstermektedir.
Bugüne dek sosyalizm, Latin Amerika’yı büyük ölçüde etkiledi. Fidel Castro, kıtanın bir simgesiydi. ABD, hem Soğuk Savaş hem de Soğuk Savaş sonrası dönemde dünya çapında daha küçük ve zayıf ülkelere daima savaş açtı ve pek çok ülkenin rejimini değiştirdi. Fakat bunu, Küba’ya yapamadı. On yıllarca devam eden yaptırımlar, Küba toplumunun iradesini kıramadı. Sonunda Obama yönetimi Küba’ya barış dalı uzattı ve iki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri yeniden kurdu. Bu, Fidel Castro’nun seçkin bir stratejist olduğunu göstermektedir.
Küçük bir devlet olarak Küba, dünya çapında çok büyük etkiler yapacak güce sahip değildi. Öyle ki bağımsız ve kendi olarak kalması bile çok güçtü. Ancak yine de, kendi yolunda ilerlemeyi başardı. Uzun süredir Küba hükümeti, halkın refahını öncelikli görev olarak ele alıyor. Küba barışçıl, uyuşturucu madde bağımlılığı ve şiddet suçlarının yaygın olduğu diğer Latin Amerika ülkelerinin aksine bu sorunlardan pek de etkilenmemiş bir ülke. Ekonomisi Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra zor zamanlardan geçse de, vites değiştirip yola devam etti ve bazı reformları yürürlüğe koydu.
Batı propaganda makinesi uzun süredir Fidel Castro’yu şeytanlaştırmaktadır. Fakat Küba, Fidel’in önderliği altında asla radikal bir ülke olmadı. Dış politikası büyük ölçüde ılımlı ve açıktı. Ülke hiçbir zaman düşman kazanmak istemedi ve ABD-Küba ilişkilerinin tatsız olması büyük ölçüde ABD yüzündendi.
Fidel Castro Çin halkının eski bir dostuydu. Her ne kadar Çin ve Küba, Sovyetler Birliği yüzünden bir süreliğinde birbirine uzaklaşmış olsalar da, Castro Çin’in sosyalist dönüşümünün kazanımlarına daima saygıyla yaklaştı. O, Çin ve Küba halklarının dostluğuna büyük katkı sağladı. Çin halkı tarafından hatırlanacaktır. Huzur içinde yatsın.”
Fotoğraf: Fidel Castro, 1995 yılındaki Çin ziyaretinde Mao Zedong’un Beijing’deki mozolesi önünde selam veriyor.
Çeviri: Onurcan Ülker
1989 doğumlu. Lisans eğitimini 2013 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde tamamladı. 2015 yılında Çin Komünist Partisi’nin Mao sonrası dönüşümüne ilişkin kaleme aldığı tezle aynı bölümden yüksek lisans derecesini aldı. Halen Pekin Üniversitesi Yenching Akademisi’nde Çin Çalışmaları alanında ikinci yüksek lisans eğitimini sürdürmekte ve Çin’de reform dönemi ve kamu politikası alanlarında asistan olarak çalışmaktadır. İlgi alanları arasında kalkınmanın ekonomi politiği, karşılaştırmalı siyaset, devlet teorileri, yakın dönem Çin siyasal tarihi, Çin Komünist Partisi tarihi, Çin Marksizmi, Kültür Devrimi döneminde kitle mobilizasyonu ve ideolojik söylem bulunmaktadır. Çeşitli yazı ve çevirileri yayımlanmıştır. e-posta: onurcan.ulker@cinhh.com
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir
Şairin Dilinden Ejder Teknesi Bayramı
Gerçeklik Algısı Bakımından Doğu ve Batı
Konferans Peşinde Geyikli’den Zhengzhou’ya
Bir Kuşak ve Bir Yol Projesi: 21. Yüzyılın Yapı Taşı mı?
2017’ye Girerken Xi JinPing’in Yeni Yıl Mesajı
Bir Ada Düşünün!
Çin Resmi Basınından Bir Fidel Castro Yorumu: “ABD’ye Direnen Çin Halkının Sadık Dostu”
Çin’den Anerkil Bir Halk: Mosuolar
Çin-Sovyet İlişkileri: Tarihten Bir Yaprak
Çin’de Az Bilinen Bir Müslüman Azınlık: Salarlar